Çalışan Anneyi Bekleyen Zorluklar

Çalışan Anneyi Bekleyen Zorluklar

Çalışan anne için en büyük sıkıntı kaynağı o işteyken çocuğuyla kimin ilgileneceğidir. Özellikle ilk 3 yıl çocuk gelişiminde anne-benek ilişkisinin en önemli olduğu dönemdir. 

Bu yıllarda anne-çocuk arasındaki paylaşımlar ileriki yıllardaki bilişsel, sosyal ve duygusal gelişim sürecini etkiler. Anne-çocuk arasında temel güven ilişkisinin sağlıklı bir şekilde kurulması çocuğun kendine ve dış dünyaya olan güveninin oluşmasında önemlidir. Annenin çalışma düzeninin bebeğin doğumunda sonra mümkün olduğunca anne-bebek arasındaki paylaşımı etkilemeyecek şekilde ayarlanabilmesi çocuğun gelişimi açısından önem taşır.

Annenin işte olduğu saatlerde çocuklarla ilgilenecek kişimin seçim de anneleri zorlayan bir diğer konudur. Yabancı birine güvenmek, çocuğunu emanet etmek kolay alınabilecek bir karar değildir. Genellikle bu durumda anneanne ve babaannelerin desteğine ihtiyaç duyulur. Bu da çocuğun aslında farklı disiplin yöntemleri il yetiştirilmesi anlamına gelir. Çocuğa bakan kişi ya da kişiler ile annenin tutumları arasındaki farklılıklar çocuğun davranış gelişimini etkileyecek bir etken olabilir.

İyi bir bakıcı bulunduktan sonra da sorunlar bitmez aslında. Bu kez işten dönüş saatinde annesini özlemiş, ondan gelecek her türlü ilgiye ihtiyaç duyan (ve almak için de her türlü yolu denemeye hazır olan) biri evde beklemektedir. Bunun yanı sıra ev ile ilgili yapılması gereken birçok sorumluluk da sıraya girmiştir. Bu talep kar düzen çalışan anne için yorucu olabilir. Özellikle eğer çalışan anne tek başına her şeye ve herkese yetişmeye çalışıyorsa o zaman hayat daha da zorlaşır.

Ev ile ilgili sorumlulukların yanı sıra iş yeri sorumlulukları ile annelik rolü zaman zaman çakışabilir. Örneğin çocuğunuzla ilgili acil durumlar (hastalık vb.), iş ile ilgili planların aksamasına neden olabilir. Günlük hayatta bu tip sorunlarla karşılaşma olasılığın ne kadar yüksek olduğu düşünülürse mümkün olduğunca

sürprizlere hazırlıklı olmak, yaşantınıza esneklik kazandırmaya çalışmak (iş saatlerini ayarlayabilmek ya da zor anlarda arayabileceğiniz kişiler listesi yapmak gibi) gerekli olabilir.

Çalışan annelerin birçoğu büyürken çocuklarının yanında yeterince olamadıkları düşüncesinin neden olduğu suçluluk duygusu yaşar.

Bazen çevreden gelen yorumlar (canım ne var çalışacak, sen çocuğunu büyüt vb.) bu duyguyu daha da pekiştirebilir. Ayrıca iş hayatının stres ve koşuşturmasından kaynaklanan yorgunluk annenin eşiyle, çocuğuyla ve kendisiyle istediği şekilde ilgilenmesini zorlaştırabilir. Bu durumda eşi ya da çocuğu tarafından ifade edilen kızgınlık, memnuniyetsizlik duygularıyla baş etmek zorunda kalabilir. Annenin gergin ve yorgun olarak eve döndüğünde evdeki diğer bireylerinde benzer duygular yaşamasına ve ilişkilerin bozulmasına neden olabilir. Bu tip durumlarda belki evdeki diğer yetişkinlerin (eş, büyükanne) tolerans göstermesi çatışmaların büyümesine engel olabilir.

Çalışma hayatının neden olduğu zorluk ve sıkıntıların yanı sıra çalışıyor olmak aslında annenin kendine olan öz saygısını olumlu etkileyen bir faktördür. Eğitimi aldığı mesleği yapmak, ailesinin geçimine katkıda bulunmak kişinin kendi gelişimini ve benlik algısını olumlu olarak etkileyecektir. Bu nedenle çocuklarına bakmak için kendini evde oturmak zorunda hisseden bir anne belki çocuklarını kendi hayatını yaşamasına bir engel olarak değerlendirebilir. Böyle bir durumda annenin hem çocuklarıyla olan ilişkisi hem de dış dünya ile olan ilişkisi olumsuz bir hale gelme olasılığı yükselecektir.

Çalışan anne olmanın zorlukları olsa da çalışmak istediği halde çalışamayan bir anne olmanın neden olacağı sorunlar çocuğun gelişimini ve anne-babanın ilişkisini daha çok zorlayacaktır.

Çocuklar ne ister?

Annenin iş hayatına dönmesi bazen doğumdan kısa bir süre bazen de yıllar sonra olabilir. Tabi ki tercih edilen anne ile bebeğin mümkün olduğunca uzun bir süre birlikte kalmalarıdır. Özellikle ilk 1 yaş ve 3 yaşına kadar olan dönemde çocuğa anne tarafından bakılıyor olmasının önemi büyüktür.

Bu yıllar çocuğun tam olarak anneye bağımlı olduğu yıllardır. Yemek, uyku, temizlik, güven, sevgi ihtiyaçları karşılıksız ve eksiksiz olarak karşılanmalıdır. Temel olan bu ihtiyaçları tamamen karşılayacak kişinin ideal olarak anne olması gerekir. Ancak eğer bu kişi anne olamayacaksa o zaman bu ihtiyaçları karşılayacağından emin olunan bir bakıcı (profesyonel ya da aileden biri) bulunmalıdır. Önemli olan tek bir kişinin çocuğun bakımında sorumlu olması özellikle ilk 1 yılda ve tercihen 3 yaşa kadar çok fazla bakıcı değiştirilmemelidir.

Bu yıllarda sağlanacak olan güven, tutarlı ortam çocuğun kişilik gelişiminde temel taşları oluşturacaktır. Uygulanan disiplin yöntemleri çocukla kurulan iletişim tarzı, tutarlı olmalıdır. Ayrıca çocuğun bilişsel, sosyal, dil ve duygusal gelişimini destekleyecek bir bakım sağlanmalıdır.

3 yaştan sonra işler biraz daha kolaylaşacaktır. Çünkü bu yaşta yuvaya gitmeye başlayacaktır. Artık yemeğini kendi yiyebilen, tuvalet alışkanlığını kazanmış diğer insanlarla karşılıklı iletişim kurabilen bir birey haline gelmişse yuvaya başlamak onun yeni oluşan bu becerilenini daha da geliştirebileceği bir ortam olacaktır.

Bu yıllardan itibaren günlük düzenlerlerin iyi yapılması halinde (çocuğu yuvadan, okuldan sonra karşılanması gibi) annenin çalışıyor olması daha az zorlayıcı olacaktır. İdeal olan bebeklikten itibaren çocuğun kendi evinde bakılması ve okul döneminde de okuldan eve gelebilmesidir. Çünkü bu şekilde çocuğun günlük hayat düzeni en iyi şekilde sağlanmış olacaktır.

Çocuklar tabi ki istedikleri her an anne ve babalarını yanlarında görmek, okuldan geldiklerinde anneleri tarafından karşılanmak, her ihtiyaç duyduklarında ilgi alabilmek isteyeceklerdir. Bunlar olmadığında anne-babaya karşı kızgınlık duymak, yeterince sevilmediklerini düşünmek zaman zaman hissedecekleri duygular olabilir. Ama herkes için uygun olabilecek düzenlemeler ile bu sıkıntıları en aza indirmek mümkün olabilir.

Share

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir