Klinik psikologlar ve araştırmacılar uzun yıllardan beri ebeveynliğin doğasını tanımlama çabası içerisindeler. Bu tanımlama çabaları içinde en kabul görmüş sınıflandırmalardan biri Kaliforniya Üniversitesi’nde klinik ve gelişimsel psikolog olarak çalışan Diana Baumrind’a ait.
Baumrind, 1966 yılında okul öncesi dönemdeki çocuklar üzerinde yaptığı araştırmalar sonucunda üç temel ebeveyn tutumu olduğunu öne sürdü; demokratik, otoriter ve izin verici. Bu üç ebeveyn tutumuna 1983 yılında Eleanor Maccoby ve John Martin tarafından dördüncü bir tutum daha olan ihmalkâr ebeveyn tutumu eklendi. Şimdi bu ebeveyn tutumlarının özelliklerini ve çocuklar üzerindeki etkilerini inceleyelim.
Demokratik ebeveyn
Bu dört ebeveyn tutumu içerisinde çocuk üzerindeki etkileri açısından en olumlu görülen ebeveyn tutumudur. Demokratik ebeveynler çocukların karar verme sürecine katılmasını ister ve bu konuda çocuklarını cesaretlendirirler. Fakat gerekli sınırları da koyarlar.
Örneğin diyelim ki, okula başlama sürecinde çocuğun bir spor branşını seçmesi gerekiyor. Demokratik ebeveyn tutumuna sahip bir veli çocuğun bu konudaki görüşünü dinler. Eğer çocuğun mantıklı bir seçim yaptığını düşünüyorsa bu kararı nedeniyle onu tebrik eder ve destekler.
Fakat çocuk mantıksız gelen bir seçim yaptıysa; örneğin geçen iki sene boyunca yüzme antrenmanlarına katılıp okul takımına girmiş, yüzme konusunda başarılara imza atmış bir çocuk bu sene yüzmeyi bırakıp voleybola geçmek istediğini belirttiyse, demokratik ebeveyn tutumuna sahip olan veli önce çocuğun bu karar değişikliğinin nedenlerini dinler.
Bu nedenler ikna edici değilse bunun gerekçelerini çocukla konuşur, gerekirse bu alanda rehber olabilecek diğer insanlarla da (örneğin; yüzme antrenörü) konuşması konusunda onu cesaretlendirir.
Fakat çocuk yine de voleyboldan vazgeçmiyorsa onun bu kararını destekler.
Bu ebeveynler çocuklarının süreçlerine karşı ilgilidirler; çocuğun yeteneklerini, hangi derste daha başarılı olduğunu, hangi derste desteklenmesi gerektiğini bilirler. Sabırlı ve duyarlı bir şekilde çocuklarını dinlerler. Çocuklarının hata yapmalarına izin verirler ve bu hatalarından ders çıkarmaları konusunda onlara destek olurlar.
Bu tarz ebeveynler tarafından büyütülen çocukların benlik saygıları ve özgüvenleri yüksektir. Küçük yaştan itibaren bireyleşebilmiş, yani kendi işini kendi halledebilir hale gelmiş çocuklardır. Genellikle akademik başarıları yüksektir.
Yapılan takip çalışmaları, bu çocukların erişkin dönemde de sorumluluk alabilen, öfkelerini iyi kontrol edebilen, kendilerini etkin bir şekilde ifade edebilen bireyler oldukları, hayatlarının her döneminde aileyle yakın ve besleyici bir ilişki kurabildikleri gösteriyor.
Otoriter ebeveyn tutumu
Bu tutuma sahip ebeveynler koydukları kurallara çocukların koşulsuz uymalarını ve itaat etmelerini isterler. Çocuklar kurallara uymadıklarında onları cezalandırırlar.
Bu ebeveynler genellikle çocuklarıyla fikir alışverişinde bulunmazlar; onların karar verme süreçlerine müdahale ederler.
Deminki yüzme örneği üzerinden gidersek, otoriter ebeveynin tutumu çocuğun gerekçelerini dinlemeden ona yüzmeye devam etmesi konusunda baskı yapmak olacaktır.
Bu tarz ebeveynler tarafından büyütülen çocukların genellikle benlik saygısı ve özgüvenleri düşüktür. Kendi bireysel kararlarını vermekte güçlük çekerler ve çoğunlukla kararları konusunda ailelerinden onay almak isterler. Sosyal becerileri eksiktir. Bağımlı ilişkiler kurma eğilimleri gösterirler. Erişkin dönemde öfke kontrolünde sorunlar, madde kullanımına yatkınlık gibi problemler geliştirmeye meyillidirler.
İzin verici ebeveyn tutumu
Çocuklarına çok fazla özgürlük veren, kural koymayan, sınırları tanımlamayan ebeveynler bu kategoride yer alır.
Bu ebeveynler aslında sevgi ve ilgilerini çocuğa yansıtırlar. Fakat çocuk üzerinde herhangi bir denetim uygulamazlar. Dolayısıyla çocuk genel sosyal kuralları bilmeden, dikkat etmesi gereken sınırları öğrenmeden büyür. Bu nedenle sosyal ilişkilerinde sorunlar yaşar. Genellikle akran ilişkilerinde yaşından küçük davranışlar gösterir. Başkalarının sınırları işgal etme eğilimindedir.
Bireyleşmekte zorluk çeker; sorumluluk alamaz, karar veremez. Bu nedenle kararlarıyla ilgili çevreden onay alma ihtiyacı hisseder. Yukarıdaki yüzme örneğinden devam edecek olursak; böyle bir ebeveyn tutumu etkisinde büyüyen bir çocuk yüzme ve voleybol seçimleri arasında sürekli gidip gelecek, bir türlü karar veremeyecektir.
Ailesinin bu konudaki tutumu da herhangi bir fikir beyan etmeden “Sen ne istersen onu yapalım çocuğum, önemli olan senin mutluluğundur” demek olacaktır.
Bu tarz ebeveynlerin yetiştirdiği çocukların erişkin dönemde depresyon ve kaygı bozukluklarına yatkın oldukları ve kişiler arası ilişkilerde belirgin sorunlar yaşayabildiklerini biliyoruz.
İhmalkâr ebeveyn tutumu
Bu tutumdaki ebeveynler çocuğa yeterince ilgi ve yakınlık göstermezler. Çocuklarından herhangi bir beklentileri yoktur. Gerekli olduğunda bile çocuğa yol göstermezler. Herhangi bir kural da koymazlar, sınırları çizmezler. Adeta tesadüfen anne baba olmuş gibilerdir.
Dolayısıyla böyle ailelerde çocuk bir duygusal ve hatta fiziksel ihmalle büyür. Bu çocukların gerek akranları gerekse büyük insanlar ve otoriteyle ilişkide sorunları olur.
Dürtüsel davranmaya yatkınlık, empati yapamama, başkalarının zihinlerini anlayamama gibi zorlukları vardır. Akademik başarıları genellikle düşüktür. Erişkin dönemde antisosyal davranışlara ve madde bağımlılıklarına yatkınlık gösterebilirler.
Yüzme örneğinde ihmalkâr ebeveynlerle büyüyen çocuğun kendi sportif yeteneklerini keşfetmesi ve doğru yönlendirilmesi oldukça düşük bir ihtimal olacaktır. Ancak rehber olabilecek ve ebeveynlerin işlerini devralabilecek bir öğretmen, akraba, komşu varsa bu çocukların ufak da olsa bir şansı olabilir.
Bu dört ebeveyn tutumu dışında, popüler literatürde bahsedilen bazı ebeveyn tutumlarını da gözden geçirelim:
Serbest menzil ebeveynler
Tıpkı serbest gezen tavuklar gibi, çocukların da özgürce hareket etmeleri gerektiğine, bunun çocuğun kişilik gelişimi ve bireyleşebilmesi için en doğru tutum olduğuna inanırlar.
Örneğin; ergenlik öncesi dönemdeki bir çocuğa para verip bakkaldan tek başına alışveriş yapmaya yollar, metroya tek başına binip uzak yerlere gitmesine izin verir…vs. her ne kadar çocuğun özgüveninin gelişmesi açısından faydalı bir tutum olduğunu savunanlar varsa da, bazı kişiler çocuğu aşikâr tehlikelere açık hale getirmesi açısından bu ebeveynlik tutumunu eleştirir.
Helikopter ebeveynler
Çocuklarının hayatlarını birçok açıdan kontrol etmek isteyen, aşırı koruyucu-kollayıcı, mükemmeliyetçi ebeveyn tutumu için kullanılan bir terimdir.
Çocuklarının başarıları konusunda hırslıdırlar. Çocuklarının başarısız olmasından aşırı korkarlar; onların başarısızlıklarını kendi başarısızlıkları gibi görürler. Bu nedenle sıklıkla aşırı kaygılı ve müdahaleci bir tutum sergilerler. Çocuğun kendisinin çözmesi gereken sorunları onun adına hızlıca çözmek isterler.
Bu ebeveynlerin kaygı durumları özellikle okul döneminin başlangıç aşamasında daha yüksektir. Yeniliklere uyum sağlamak konusunda güçlük yaşarlar. Örneğin; çocuk yeni bir öğretmene geçtiyse bu ebeveynler sık sık yeni öğretmenle görüşüp bilgi almak isterler. Çocuğun okul malzemelerindeki en ufak bir aksaklık bile bu ebeveynleri çok sinirlendirir ve kaygılandırır.
Bu ebeveynler mükemmeliyetçi ve aşırı kontrolcü tutumlarından dolayı dönem dönem tükenmişlik sendromu hatta depresyon, kaygı bozuklukları gibi majör psikiyatrik hastalıklar yaşayabilirler.
Helikopter ebeveynlerin çocuklarında da özgüven sorunları ve kaygı bozuklukları gibi sorunlar ortaya çıkabilir.
Kar küreyici ebeveyn
Buldozer veya çim biçici ebeveyn, kendilerini tamamen çocuklarının mutlulukları için adayıp onların hayatta herhangi bir zorluk yaşamalarına engel olmak isteyen, bu nedenle de var olan ve/veya var olma olasılığı olan her türlü sorunu çocukları için çözmeye çalışan ebeveynler için kullanılan bir terimdir.
Tıpkı helikopter ebeveynlerde olduğu gibi, bu ebeveynler de aşırı koruyucu kollayıcıdır, fakat; helikopter ebeveyn kadar mükemmeliyetçi değillerdir.
Onların temel amacı çocuklarının başarısından çok, hayatta hiçbir alanda zorlanmamalarını sağlamaktır. Çocuklara verilen ödevleri ve projeleri kendileri yapan, çocuğun arkadaşıyla yaşadığı herhangi bir sorunu gidip arkadaşıyla konuşarak çözmeye çalışan ebeveynler kar küreyici ebeveynlerdir.
Bu tarz ebeveynler tarafından büyütülen çocukların bireyleşmesi gecikir, karar verme becerileri ve sorumluluk duyguları gelişmez.
Kaplan ebeveyn
Aşırı hırslı ve otoriter ebeveynler için kullanılan bir terimdir. Çocuğun akademik başarısına aşırı önem verirler, bu konuda mükemmeliyetçi bir tutum göstererek çocuğu baskı altına alırlar. Çocuğun başarısını övmezler, hep daha fazlası için onu motive etmeye çalışırlar.
Yaz döneminde bile çocuklarını ders çalışmaları için zorlayan, çocukları hemen hemen tüm sınavlara sokan ve çocuğu beklediği başarıyı göstermediği takdirde onu azarlayan ebeveynler bu gruptadır. Bu tarz ebeveynlerle büyüyen çocuklarda kaygı bozuklukları oranı yüksek olabilir.
Bağlanma ebeveynliği
Psikolojideki bağlanma kuramına uygun olacak şekilde, çocuklara güvenli bağlanmayı aşırı önemseyen, bunun için de fiziksel yakınlığı temel alan ebeveyn tutumu için kullanılan bir terimdir. Bebeği uzun süre emziren, kucağa almak yerine sling ve kanguru kullanan, çocuğuyla aynı yatakta uyuyan ebeveynler bu gruba örnek olarak verilebilir.
Makul düzeyde yapıldığı zaman bebeğin gelişimine katkısı olan bu tutum, gereksiz yere uzatıldığında özellikle anneler için tükenmişlik yaratabilir.
Özellikle okula yeni başlayan çocuklarda çocuğundan ayrılma kaygısı yaşayan, çocuğu bahçede, okulun yakınındaki bir yerde bekleyen, sık sık öğretmenleri ve okul yöneticilerini arayarak çocuğun durumunu soran ve çocuğu hakkında bilgi vermek isteyen anneler bu gruptadır.
Sağlıksız ebeveyn tutumlarına yol açan düşünce ve davranış kalıpları
Buraya kadar sağlıksız ebeveyn tutumlarının neler olduğunu ve bunun okulların açıldığı bu telaşlı sürece nasıl yansıyabileceğinden bahsettim. Yazının bu bölümünde bu sağlıksız ebeveyn tutumlarının ortaya çıkaran bazı düşünce ve davranış kalıplarından bahsedeceğim.
Ebeveyn olma paketi içerisinden gelen belirsizlikler karşısında aşırı koruyucu ve kontrolcü tutum
Ebeveyn olma serüveni aslında başından sonuna belirsizlikler içeren bir yolculuktur.
Bir bebek doğduğu andan itibaren birçok belirsizlikle birlikte doğar. Nasıl bir insan olacaktır? Onu hayatta neler beklemektedir? Hangi seçimleri yapacaktır?
Hayatın belirsizliklerini kabullenmekte ve tolere etmekte zorlanan kişiler ebeveyn olmanın getirdiği belirsizlikler karşısında da zorlanırlar.
Hele de çocuğunu en iyi şekilde yetiştirmek, onun mutlu ve huzurlu bir insan olmasını sağlamak gibi önemli bir misyonları olan ebeveynler için bu belirsizlikleri gidermek daha da önemli hale gelebilir.
Bu amaçla çocuğun duygu, düşünce ve davranışlarını kontrol etmeye, onlar adına en iyi seçimleri yapmaya yönelik aşırı koruyucu-kollayıcı ve kontrolcü tutum içerisine girip helikopter ebeveynlik yapar hale gelebilirler.
Hem kendinde hem çocuğunda mükemmeli aramak
Çoğumuz iyi birer ebeveyn olmak istiyoruz. Çocuklarımızı da iyi birer birey olarak yetiştirmek istiyoruz. Fakat bazen bu “iyi” kavramının dozunu biraz kaçırarak “yeterince iyi” ile yetinmek yerine mükemmelin peşinde koşma tuzağına düşebiliriz. Ebeveynlik bu tuzağa düşmek açısında oldukça müsait bir yaşam alanı.
Çocuğu için her zaman en doğru seçimleri yapmak istemek, bu seçimler peşinde koşarken zaman zaman kendi ihtiyaçlarını ihmal edip tükenmişlik sendromu yaşamak, çocuğun karşısına çıkabilecek bütün zorlukları önceden öngörmeye ve gidermeye çalışıp kar küreyici ebeveyn konumuna düşmek bu sağlıksız mükemmeliyetçi tutumun örnekleridir.
Ayrıca; mükemmeliyetçi ebeveynler çocuklarının hayatıyla ilgili kendi fikrinin en mükemmel fikir olduğunu düşünerek, çocuğuna bu beklentiye uyması konusunda baskı yaratarak proje çocuklar yetiştirmeye çalışabilirler.
İngilizce ‘mumager’ denen bir kavram vardır. Anne anlamına gelen ‘mum’ ve yönetici anlamına gelen ‘manager’ kelimeleri birleştirilerek oluşturulmuştur. Menajer anneler gibi düşünebilirsiniz; çocukları için en doğrusuna karar veren ve çocuğunu bu doğruyu yapması konusunda yönetmeye ve yönlendirmeye çalışan, proje çocuk yetiştiren anneler. Mükemmel annelik yapmaya çalışan anneler bir süre sonra mumager’a dönüşebilirler.
Kendisindeki ve çocuğundaki olumsuz duyguları tolere etmede zorlanmak
İyi birer ebeveyn olma çabası içerisindeki kişiler çocuklarında ellerinden geldiğince olumsuz duygu yaratmamaya çalışırlar. Çocuklar üzülmesin, hayal kırıklığı yaşamasın, kırılmasın isterler. Onları pamuklara sarıp hayatın darbelerinden olabildiğince korumaya çalışırlar. Özellikle de kendi çocukluklarında yaşadıkları olumsuzlukları yaşamasınlar, kendi üzüldükleri durumlara düşmesinler diye gayret ederler.
Fakat bu gayret kar küreyici ebeveyn tutumuna benzer bir şekilde, çocuğun en ufak bir olumsuz duygu yaşamasının tolere edilmediği bir noktaya ulaşırsa, çocuğa faydadan çok zarar vermeye başlayabilir. Çünkü; bu tarz ebeveynler çocuğu olumsuz bir duygu yaşamasın diye çocuğun çözmesi gereken sorunları kendileri çocukları adına çözerler. Çocuğun hata yapmasına izin vermezler.
Oysa; hayatta sorunları çöze çöze güçleniriz ve hatalarımızdan çok şey öğrenebiliriz. Bu şekilde yetiştirilen çocuklar erişkin olduklarında hayatın sorunları karşısında antremansız oldukları için zorlanırlar. Dayanıklılık kasları gelişmez. Çabuk pes edebilirler. Depresyona meyilli olabilirler. İnsanlarla ilişkilerde hep almaya çalışan, bağımlı bir tutum içine girebilirler. Kısacası; kendi ayakları üzerinde durmakta zorlanan, bireyleşememiş yetişkinler olabilirler.
Benzer şekilde; bazı ebeveynler, kendilerindeki olumsuz duyguları da çocuklarına yansıtmamak için aşırı bir çaba içerisine girebilirler. Bunu çoğunlukla çocuğuna “Senin her daim güçlü, çok dayanıklı, asla sinirlenmeyen bir annen-baban var, korkmana gerek yok, güvendesin” mesajını vermek için yaparlar.
Niyetleri iyi ve anlaşılır olmasına rağmen, bu tutumun da uzun vadede çocuğun zararına olacağını söylemek yanlış olmaz. Çünkü bu tutum nedeniyle, çocuğa alt metin olarak “Asla olumsuz bir duygu yaşamamalıyım, yaşarsam da dışarı yansıtmamalıyım” mesajı gider.
Bu da büyüdüğü zaman, tıpkı kendi ebeveynleri gibi, olumsuz duygularını görmezden gelme, halı altına süpürme, bu duyguları yaşamamak için ‘pozisyon almalarına’ neden olabilir.
Çocuğa sınır koyamayan ebeveynler
Çocuklar sınır kavramını evde öğrenirler, okuldaysa pekiştirirler. “Nasılsa okulda boyunun ölçüsünü alacak, en iyisi ben evde onun her istediğini karşılayım” diye düşünen bir ebeveyn çocuğuna karşı aşırı ve gereksiz bir verici tutum içerisine girebilir.
Özellikle de kendi çocukluk döneminde bazı ihtiyaçlarının karşılanmadığını düşünen ebeveynler, kendi çocuklarının benzer sorunları yaşamaması adına aşırı verici davranabilirler.
Bazı ebeveynler “hayır” derlerse çocuklarının mutsuz olacağını zannederler. Çocuğun bireyleşmesi ve kişilik gelişimi için en doğru tutumun aşırı özgürlükçü bir tutum olduğunu savunan serbest menzil ebeveynler, çocuğa hemen hiçbir konuda hayır demeyip çocuğun sınırları kendisinin keşfetmesine destek verdiklerini düşünebilirler. Bazen de bu aşırı verici tutum bir nedenle suçluluk duygusuyla ebeveynlik yapan kişilerde görülebilir; örneğin çocuklarıyla yeterince vakit geçiremediği için kendini suçlu hisseden çalışan ebeveynler veya boşanmış ebeveynler gibi.
Bazı ebeveynler de kendilerini çevrelerindeki diğer ebeveynlerle kıyaslayıp onlarla aşikâr veya gizli bir rekabete girebilirler. Bu rekabette geride kalmamak adına çocuğa aşırı verici davranabilirler.
Oysa yukarıda bahsedilen tüm özelliklerde olduğu gibi, vericilik konusunda da bir sınır olması gerekir.
Hiç “hayır” sözünü duymadan ve gerekli sınırlar konmadan büyüyen bir çocuk, hem çocukluk ve ergenlik çağlarında akranlarıyla sorun yaşayacak, hem de erişkin döneminde hayatın gerçek yüzüyle karşılaşıp istediği her şeyin gerçekleşmeyeceğini fark ettiğinde bocalayacaktır.
Huzurlu ve keyifli bir ebeveynlik deneyimi için öneriler
Aslında yukarıda bahsettiğim ve sağlıksız olarak nitelendirdiğim tüm ebeveyn tutumları için aynı ortak noktayı vurgulamak isterim:
Bu özellikle belirli bir düzeye kadar olduğu takdirde doğal ve sağlıklı bir ebeveyn tutumu olarak kabul edilebilecekken, ipin ucu kaçtığı noktadan itibaren hem kişinin kendisi hem de çocuğu için zorlayıcı bir durum ortaya çıkar. Yani asıl olan kıvamı tutturmaktır.
Yukarıdaki ebeveyn tutumları içerisinde en çok önerilen demokratik ebeveynliği huzurlu ve keyifli bir şekilde gerçekleştirmenize yardımcı olacağını düşündüğüm önerilerimi gözden geçirelim.
- Ebeveynlik paketi içerisinde gelen belirsizlikleri sakinlik içerisinde kabullenip, kontrol edemeyeceğimiz konulardaki aşırı kontrolcü tavrımızı bırakmak: Stoacı felsefeye göre hayatın bizim kontrolümüzde olan ve bizim kontrolümüzde olmayan kısımları var. Başkalarının duygu, düşünce ve davranışları bizim kontrolümüzde değil. Bunu kabullenip kontrol etme çabamızı bırakmak iç huzuru sağlamanın önemli bir yolu. Çocuklarımızın hayatları ve seçimleri konusunda gerekli uyarıları ve önerileri yapalım ama onları bu uyarılara uymak veya bu seçimleri yapmak konusunda baskı altına almayalım.
- “Mükemmel ebeveyn” ve “mükemmel çocuk” gibi sanal havuçların peşine düşmeden “yeterince iyi” kıvamını tutturmaya çalışmak: İyi bir ebeveynlik çocuğun kendini her konuda ifade etmesini sağlayacak güvenli bir çevre oluşturmak ve sevgiyi koşulsuz bir şekilde akıtmaktır. Bu güvenli çevre çocuğun gerektiğinde hayal kırıklığı yaşamasına izin veren, fakat kendini toparlamasına da yardımcı olan bir çevredir. Ayrıca çocuğun kendi yetenek ve ilgilerini keşfetmesine destek olmayı da içerir. Kısacası ne mükemmel ebeveynlik yapma hırsıyla kendimizi tüketelim, ne de proje çocuklar yetiştirme hırsıyla çocuklarımıza eziyet edelim.
- Kendimizdeki ve çocuğumuzdaki olumsuz duyguları halı altına süpürmek yerine, bu duyguları yaşamak ve anlamak için güvenli bir alan açmak: Duygular bu hayat yolculuğunu güvenli bir şekilde yapmamız için bize rehber olan trafik işaretleridir. Onları görmezden gelirsek kaza yaparız. İyi bir ebeveyn olmak istiyorsak kendi olumsuz duygularımızı hayattaki yönümüzü bulmak için rehber olarak kullanmayı öğrenmemiz ve bunu çocuklarımıza da öğretmemiz faydalı olacaktır. Çocuğu duygusunu söylemesi konusunda cesaretlendirmek, bu duygunun neden ortaya çıktığını anlamasına yardımcı olmak ve duruma alternatif bakış açıları ile bakmasını sağlamak duygu düzenlemesini öğrenmesini kolaylaştıracaktır.
- Çocuklarımıza gerektiği yerde, gerektiği şekilde sağlıklı sınırlar koyabilmek: Çocuklar sınırları ailelerinden öğrenmeliler. Bu nedenle her ailenin kuralları olmalıdır. Bu kurallara uyma talimatları net ve kısa olsun. Çocuklara sınır koyarken sert ve korkutucu bir dil kullanmak yerine sakin ama kararlı bir tutum sergilemek gerekir. Kurallar karşısında tutarlı bir tavır gösterilmelidir. Kurallara uyulup uyulmadığını takip etmek önemlidir. Bazen bu sürecin sabır gerektirdiğini kendinize hatırlatın ve çocuğunuzun olumlu bir davranışını görünce takdir edin. Unutmayın ki evde sınırları öğrenen bir çocuk dış dünyanın zorlayıcı şartları karşısında daha iyi bir ruhsal dayanıklılık gösterecektir.