Anne bebek ilişkisi çok özel bir ilişkidir ve çocuk giderek azalmakla birlikte 5-6 yaşına kadar anneye bağlıdır. Tüm varlığı ve kişiliği anneyle özdeşleşmiştir.
Gebeliğin son 3 ayından itibaren çocuğun duygusal belleği oluşur ve anne karnında dahi sevilip sevilmediğini, istenip istenmediğini algılar. Sevilmek bebek ve çocuk için temel ihtiyaçtır. Bebek doğumuyla beraber kendisini annesinin bir parçası olarak görür ve tüm dünyası annesi ve kendi varlığıdır. Bebek konuşmasa bile her şeyin farkındadır ve bir kayıt cihazı gibi tüm gelişmeleri belleğine kaydeder. Bu dönemde annenin bebeğe göstereceği ilgi, şefkat ve sevgi kişilik gelişimi açısından çok önemlidir. Anneyle bebek arasındaki bu duygusal paylaşım, ilk 4 yıl için özel öneme sahiptir ve bebeğin kendini güvende hissetme ihtiyacı karşılanmalıdır. Bebekliğin ilk dönemlerinde annesinden birkaç saatliğine ayrılma bile çocuk üzerinde müthiş bir tehdit algısı oluşturur, panik ve korkuya kapılan bebekte stres hormonları yükselir. Huysuzlaşıp, ağlayan bebeği sakinleştirmek güç olabilir.
Çalışan anneler için, doğumdan bir süre sonra işe dönmek bebek açısından zorlu bir süreç olsa da, durum çözümsüz bir sorun olarak algılanmamalıdır. İdeal olan bebekle annenin birebir ilişkisi olmakla birlikte, bu ilişki anne dışında biriyle de kurulabilir ve güven duygusunda hayati bir zedelenme olmaz. Aslında bebek için annenin kim olduğu önemli değildir. Bebek alıştığı, kendini güvende hissettiği kişiyi arar. Kendisiyle ilgilenen, sevgi ve sıcaklığını ona verebilen başka bir kişiyi de kolaylıkla benimser. Bebekle canı gönülden ilgilenecek bir bakıcı bulmak ve onu değiştirmemek çocuğun güven duygusunu zedelemeden annesizliğe alışmasını sağlar.
Birçok araştırma yuvaya bırakılan çocuklarda, çok iyi bakılsalar, çok iyi beslenseler bile gelişme geriliği görüldüğünü belirtmektedir. Bunun sebebinin, bakıcılar ne kadar iyi olursa olsun, sürekli farklı bakıcıyla temastan dolayı çocukların teke tek duygu alışverişinde bulunamamaları, bunun neticesinde de stres hormonlarının büyüme hormonunu baskılaması olduğu görülmüştür. Bakıcı sürekli aynı kişi olur ve çocukla sağlıklı bir iletişim kurabilirse böyle bir sorun yaşanmaz.
Her şeye rağmen en ideali ilk 4 yıl anne ile bebeğinin birlikte olmasıdır. Annenin çocuk okul çağına geldikten sonra çalışmaya başlaması daha uygundur. Çünkü artık çocukta gerçeklik kavramı oluşmuştur.
5-6 yaş civarında bile olsa, o ana kadar çalışmayan bir annenin bir anda çalışmaya başlaması, çocuk için kolay bir durum değildir. Çocuk bu durumu kabul etmekte zorlanabilir, annesinin kendini terk ettiğini düşünebilir ve bunun sebeplerini kendinde arayabilir.
Çalışma hayatına başlayacak annenin, çocuğun anlayabileceği bir dille bunu anlatması ve bu durumun çocukla bir ilgisinin olmadığını özellikle belirtmesi en uygun yaklaşımdır. Çocuk hiçbir şeyden, anne babasının tutumları kadar etkilenmez. Çocuğu duygusal olarak zedeleyen şeyler hayatın gerçekleri değil, anne babanın yaklaşımı, ilgisi, sevgisi ve sıcaklığıdır. Çocuğa büyük bir insan gibi davranarak, sakin ve soğukkanlı bir yaklaşımla, çalışmak gerektiğini anlatmak, onların olayı kabullenmesini kolaylaştırır. Nasıl olsa anlamaz diye düşünerek açıklama yapılmamasının yarattığı belirsizlik duygusu çocukta travmatiktir.
İlk zamanlarda oluşan üzüntü ve kırgınlık hisleri geçicidir. Annenin hala kendini sevdiğini, kendine değer verdiğini görmesi yeni durumu kolayca kabul etmesini sağlayacaktır. Üzüntü duygusuyla tanışarak buna karşı çözüm yolları ve mücadele gücü göstermekte çocuğu aşırı koruma altına almadan, gerçekleri onunla paylaşmak, özgüven arttırıcı bir yaklaşımdır. Babanın anneye vereceği destek, anne ve çocuğun bu dönemi daha rahat atlatmasını sağlar.
Çalışan annenin bebeğiyle geçireceği zaman kısıtlanmış olsa da burada önemli olan geçirilen zamanın kalitesidir. Kaliteli zaman geçirmek nitelikli ve sürekli beraber olabilmektir. Annenin çocuğuyla göz teması kurarak bebeğini kucaklaması, oynaması, konuşması, koklaması gerçek bir ilişkidir ve çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlar. Duyguların karşılıklı paylaşıldığı, sevgi ve sıcaklığın aktarılabildiği yarım veya bir saatlik kaliteli bir zaman geçirme, tüm gün ruhsuz ve soğuk bir iletişimden daha olumludur. Bu kısa zaman diliminde anne çocuğun kaygılarını giderebilmeli, ona sevgisini aktarabilmeli ve çocukta güven hissini sağlayabilmelidir. Bu ilişki ne kadar nitelikli yani kaliteli de olsa ilişkinin sürekliliği de önemlidir. Çocuk her gün işten döndüğünüzde yemekten sonra veya yatmadan önce onunla ilgileneceğinizi bilmelidir. Hiçbir engel çocukla ilgilenmenize set çekmemelidir.
Sıklıkla rastladığımız, çocuğun başka şehirde oturan anneanne veya babaanne yanına bırakılmamsı ve bunun süreklilik kazanması doğru bir yaklaşım değildir. Çocuğa hiçbir zaman annem beni bırakmış duygusu hissettirilmemelidir.
Anneden yoksun kalma patolojik hal aldığında çocukta içe kapanıklık, anneye küsme, yatağını ıslatma, tırnak yeme, hırçınlık, söz dinlememe, uyku problemleri gibi sorunlar görülebilmektedir. Bu durumda geciktirmeden bir uzman desteği almak önemlidir.
Antalya Psikiyatri, Psikoterapi ve Aile Danışma Merkezi olarak çalışan annelere önerilerimiz:
- ideal olan çocuğu ilk 4 yıl annesinin büyütmesi olmakla birlikte, erken dönemde çalışmaya başlamak dünyanın sonu değildir.
- Sık sık değişmeyen, çocukla iyi bir ilişki kurabilen bakıcı annenin yokluğunu aratmayabilir.
- Çalışan anne olarak zamanınız kısıtlı da olsa bebeğinizle kaliteli zaman geçirmeniz ve bunun süreklilik arz etmesi temel prensiptir.
- Babanın anne ve bebeğe desteği unutulmamalıdır.
- Bakıcının sevgi-disiplin dengesini bilmesi ve doğru-yanlış, iyi-kötü gibi kavramlarda anne babayla söz birliği içinde olması sağlanmalıdır.
- Unutmayalım ki, anne baba olduğunuz andan itibaren, iyi bir ebeveyn olmak, iyi insan veya başarılı bir insan olmaktan daha önemlidir.