Lois Hoffman’ın araştırmasına göre, ev hanımı anneler, çocuk üzerinde daha çok otorite kurmaya çalışıyor. Çalışan anneler ise çocuklarını bağımsız olmaya daha fazla teşvik ediyor.
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Başkanı Prof. Dr. Binnur Yeşilyaprak, evli ve çocuk sahibi kadınların işlerinde tükenmişlik yaşama oranının daha düşük olduğunu belirtti.
Yeşilyaprak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kız çocuklarının büyüyünce evlenmek ve anne olmak sosyal rolüne göre yetiştirildiğini, çalışmak ve ekonomik hayata üretken olarak katılmanın da günümüzde kadına yeni roller verdiğini söyledi.
Çalışan kadınların çocuklarını ihmal ettiklerini düşünmelerinin doğru olmadığını belirten Yeşilyaprak, ’’İyi anne olanların çalışmayan kadınlar arasından çıktığını kanıtlayan hiçbir araştırma yok. Çalışan kadınlar çocuklarına karşı suçluluk duymamalı. Vicdan azabından kurtulmalı, bu hem kendilerine hem de çocuklarına karşı haksızlık olur’’ dedi. Birçok araştırmanın, çalışmanın, anneler için olumlu etkilerini ortaya koyduğunu bildiren Yeşilyaprak, şöyle konuştu:
’’İşlerinde tükenmişlik yaşayanların oranı, evli ve çocuk sahibi kadınlar arasında daha az. Araştırma sonuçları, eğer mutlu bir evliliğiniz ve gelip kucaklayacağınız çocuklarınız varsa işteki sorunları, stresleri daha kolay aşabileceğinizi söylüyor.
Lois Hoffman’ın araştırmasına göre, ev hanımı anneler, çocuk üzerinde daha çok otorite kurmaya çalışıyor. Çalışan anneler ise çocuklarını bağımsız olmaya daha fazla teşvik ediyor. Çalışan anneler çocuklarını kucaklama, öpme ve onlara sevgi sözcükleri söyleme konusunda daha olumlu davranışlar sergiliyor. Anneleri çalışan çocukların, okul başarıları diğer çocuklardan daha yüksek.’’
Yeşilyaprak, çocukların kişilik gelişimleri üzerinde annenin çalışıp çalışmamasının değil, anne ve babanın çocuk yetiştirme tutumlarının etkili olduğunu belirtti.
Annenin çocukla geçirdiği zamanın uzunluğundan çok kalitesinin önemine değinen Yeşilyaprak, çocukların anne ve babalarının işe gitmesinden değil, birlikteyken kendileriyle ilgilenilmemesinden rahatsızlık duyduklarını ifade etti.
Anneler Radara Yakalanabilir..
Çalışan annelerin, çocuklarını başkalarına emanet ettikleri için duydukları suçluluk duygusunun ve vicdan azabının, annenin iş performansını ve annelik davranışlarını da etkilediğini belirten Yeşilyaprak, yüksek olmayan kaygının olumlu sonuçlar doğurduğunu söyledi. Biraz kaygının, anneleri iş dışında çocuklarına daha fazla zaman ayırmaya ve zamanı daha kaliteli kullanmaya yöneltiğine dikkati çeken Yeşilyaprak, şunları kaydetti:
’’Ancak kaygı düzeyinin yükselmesi annenin çocukla sağlıklı ilişki kurmasını engelliyor. Suçluluk duygusundan kurtulmak isteyen anne, ’aşırı iyi’ ya da ’fazla koruyucu’ davranışlar gösteriyor. Bu da çocuğun, psiko-sosyal gelişimini olumsuz etkiliyor. Çocuk anneye bağlı bir yapı geliştirebiliyor. Kendi bireyselliğini oluşturamıyor ya da annenin vicdan azabını sömürebiliyor. Çocukların içinde annelerin ne hissettiğini anlayan bir radar var. Anneler dikkat etsin, radara yakalanabilirler.’’
Süper Kadın Olmaya Çalışmayın
Hayat bir sahne olarak düşünüldüğünde çalışan annelerin başrole talip olduğunu belirten Yeşilyaprak, ’’Toplum, başrol oyuncusundan oyunu neredeyse tek başına götürmesini bekliyor. Başrolü seçen kadın da ev kadını, iş kadını, anne ve eş olarak tüm rolleri nasıl başarıyla oynayacağını göstermek için canını dişine takmak zorunda hissediyor’’ dedi.
Çalışan annelerin, ’’süper kadın’’ olmaya, herkesi memnun etmeye ve her işi yapmaya çalışmalarının fizyolojik ve psikolojik sağlıklarını bozacağına dikkati çeken Prof. Dr. Binnur Yeşilyaprak, kadınlara iş ve aile yaşamını dengelemek konusunda şu önerilerde bulundu:
’’Önceliklerini belirleyin ve kendinizi buna göre planlayın. Başkalarının sorumluluklarını üstlenmeyin, izin verin onlar kendi sorumluluklarını yerine getirsin. Başkalarının ’gözüne girmek’ ve ’aferin’ almak için kendinizi sıkıntıya sokmaktan vazgeçin. Gerektiğinde kendinize, eşinize, anne ve babanıza ’hayır’ diyin. En yakınlarınız ve sevdikleriniz dahi olsa başkalarının sizin yaşamınıza evinize ve yaptıklarınıza karışmasına izin vermeyin. Yanlışlarınızı ve başarısızlıklarınızı kabul edin ve bunlardan ders çıkarın. Umutsuzluğa kapıldığınızda yaşamınızdaki olumlu yönleri sıralayın. Gerek çevrenizden gerekse uzmanlardan yardım istemekten çekinmeyin.’’