Günümüzde kadınların aile bütçesine katkıda bulunmak, kendi ayakları üzerinde durabilmek veya kariyer sahibi olmak amacıyla iş hayatında aktif rol aldığını görebiliyoruz.
Çalışan kadınların en büyük sorunlarından biri iş ve aile hayatları arasında kalmak. İyi bir iş kadını, iyi bir eş, iyi bir anne olmalıyım derken yetersizlik duygusu ile baş etmek zorunda kalıyorlar. Halbuki mükemmel olmak hiçbirimiz için mümkün değildir ve mükemmel olmak gibi bir zorunluluğumuz da yoktur. Çalışan annelerin de ellerinden gelenin en iyisini yapmaları yeterlidir.
Çocuğu ile ilgili sorun yaşayan birçok çalışan anne “Acaba onunla az zaman geçiriyoruz diye mi anlaşamıyoruz” diye suçluluk duygularını dile getiriyor. Ancak yapılan araştırmalara göre, anne-çocuk arasındaki ilişkinin sağlıklı olmasında annenin çalışıp çalışmamasının bir etkisi yoktur. Çocuğun annesi ile birlikte geçirdiği zamanın azlığı veya çokluğu değil, kalitesi önemlidir. Hatta, annenin çalışmadığı için kendini mutsuz hissetmesi çocuğun psikolojisi için daha zararlı bir durumdur. Bunun yerine mesleki hayallerini gerçekleştirdiği için kendini mutlu hisseden bir anne, çocuğu ile çok daha sağlıklı bir ilişki kurabilmektedir.
Çalışan anneler çocuğu ile sağlıklı bir ilişki kurabilmek için nasıl davranmalı?
Bir çocuğun hayatının ilk üç senesi anne-çocuk arasındaki bağın kurulması açısından büyük önem taşımaktadır. Anneler bebeğin doğumundan sonra ilk 6 ay mümkünse çalışmamalı, bebeğin bakımını kendisi üstlenmelidir. Doğum sonrası tekrar iş hayatına dönmeden önce güvenilir bir bakıcı bulmalıdır. Bu süreçte anne iş hayatına geri dönmeden önceki son birkaç hafta anne-çocuk-bakıcı birlikte vakit geçirmelidir. Çünkü bakıcı ile bebeği bir anda baş başa bırakmak çocukta kaygı uyandırır. Bakıcıyı- bu kişi ister anneanne veya babaanne, ister profesyonel bir bakıcı olsun- ilk 3 yıl değiştirmemek gerekir. Çocuğun bakımını ilk 3 yıl aynı kişi sağlamalıdır.
Akşam işten döndükten sonra bebeğin ihtiyaçlarını mutlaka anne karşılamalı, her akşam belirli bir süre onunla oyun oynamalıdır. Çocuk okula başladığında ise onunla sohbet etmek ve ödevleriyle ilgilenmelidir. Anne mümkünse eve iş getirmemeli, çocuğuna özel vakit ayırmalıdır.
Birçok anne her sabah bebekle vedalaşırken kendini suçlu hissettiği için bebek uyurken veya sessizce evden çıkar. Halbuki bu doğru bir davranış değildir, anne bebeği ile her sabah güzelce vedalaşmalı ve geri döneceğinin güvencesini vermelidir. Çocuk için anne ile vedalaşma ve kavuşma anı çok değerlidir. Anne çocuk ile vedalaşmadan işe giderse çocuk terk edildiğini düşünebilmektedir.
Ayrıca çevremizde birçok annede gözlemlediğimiz şey, akşam tüm gün yokluğunu telafi edebilmek için akşam eve hediyelerle gelmesidir. Halbuki, çocuğun ihtiyacı kesinlikle hediye değildir; annenin ihtiyaçlarını karşılaması, ilgilenmesi ve onunla oyun oynamasıdır. Suçluluk duygusuyla çocuğun her isteğini yerine getirmek ileride başka sorunlara yol açacaktır.
Kısacası çalışan anneler, mükemmel olmak için çabalamamalıdır. Yetersizlik ve suçluluk duygusuyla kendilerini yıpratmanın çocuğa da anneye de hiçbir faydası yoktur. Önemli olan çocuk ile geçirilen zamanın kaliteli ve sadece ona ait olmasıdır.